Batı Karadeniz’in Zeugması
M.Ö. 1’inci yüzyılda kurulduğu ve M.S. 8’inci yüzyıla kadar yerleşim amacıyla kullanıldığı tahmin edilen Karabük’ün Eskipazar ilçesindeki Hadrianaupolis Antik Kenti çalışmalarında ortaya çıkan yeni bulgular dünya tarihine ışık tutuyor
Karabük’ün Eskipazar ilçesinde Budaklar Köyü sınırları içinde bulunan ve Batı Karadeniz’in Zeugması olarak adlandırılan Hadrianaupolis Antik Kenti’nde bu yıl iki ayrı noktada yapılan kazı çalışmalarında bin 800 yıl öncesine ait yeni bulgular ortaya çıktı. Kazı sorumlusu Karabük Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ersin Çelikbaş, 16 yıllık kazı çalışmaları içerisinde ortaya çıkardıkları mezarın çok önemli olduğunu belirterek, buldukları sikkelerin ise bin 800 yıl öncesine ait olduğunu kaybetti.
“ Cam işçiliğini ortaya çıkarttık”
Ağustos ayının sonuna kadar kazı çalışmaların iki alanda devam edeceğini ifade eden Yrd. Doç. Dr.Ersin Çelikbaş, “ Birinci sektörümüz, geçen yılda devam ettiğimiz kilise C olarak adlandırdığımız yapı. Diğeri ise kentin güneyinde yer alan güney Negrepol olarak adlandırdığımız mezar alanı. İki sektör de de önemli bulgularımız var bu yıl ve bu bulguların Hadrianaupolis ve bölge tarihi açısından önem arz ettiğini düşünüyoruz. Öncelikle Kilise C’den bahsedecek olursak, geçen yılki çalışmalarımızla iki evresini tespit etmiştik. Bu tespit ettiğimiz evrelerden hariç Kilise B’ye bitişik farklı fonksiyonlarda kullanılan bölümler ortaya çıkardık. Bunlardan en önemlisi ise bir cam işleyişinin olduğunun düşünüyoruz. Bu kanıya Hadrianapolis’te bizden önceki kazı başkanlıklarının da yaptığı çalışmalarda ortaya çıkan camlar var. Bu camların büyük çoğunluğu mavimsi yeşilimsi bir renk tonuna sahip. Biz her zaman şunu söylüyorduk; bu kadar aynı renkte camın ortaya çıkması acaba bir yerel üretimi akla getirir mi diye düşünüyorduk. Kilise C’nin hemen kuzeydoğu köşesinde bir yapıya bitişik atölye olduğunu tahmin ettiğimiz bir yapıyla karşılaştık ve bunun içerisinde bir ocak kalıntısı var. Duvarlarda çok büyük is izleri var. Zeminde bütün şeklinde kömürlerle karşılaştık. Bu kömürlerden numuneler aldık. İnşallah bunları analize göndereceğiz. Hangi tür odunların burada kullanıldığını yakıt olarak. İlginçtir ki binlerce parça aynı renkte cam eser parçaları ile karşılaştık. Bunların içerisinde erimiş camlar ve cam külçeleri vardı. Biz burada atölye olduğunu tahmin ediyoruz. Tabii ki şuanda verilerimiz kısıtlı. Çünkü atölye olarak düşündüğümüz yerin sadece üçte birlik kısmını bu yıl kazabildik. Gelecek yıl oradaki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bunu tarihi açıdan da şöyle belirtebiliriz. Kilisenin iki evresi var dedik. Birincisi evresi M.S. 5.yüzyıl, ikinci evresi M.S 6. Yüzyıl. Dolayısı ile bu cam atölyesi kilisenin bir bölümünün kullanılarak yapılmış olmasından dolayı kilise fonksiyonunu kaybettikten sonra buraya yapılmış olması gerekiyor. Dolayısı ile cam atölyesinin M.S. 6. Yüzyıl sonları ve 7. Yüzyılın ortalarına kadar faaliyet gösterdiğini düşünüyoruz. Diğer bir nokta ise kiliseye bitişik şuanda henüz fonksiyonunu belirleyemediğimiz bir Roma dönemi yapısıyla karşılaşmamız oldu. Daire plana sahip, bunun ne olduğuna dair tabi farklı yorumlar yapabiliyoruz. Fakat daha çok başındayız. Tholos planına benziyor. Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki bu bir Roma yapısı. Kilise yapısı gibi geç Roma erken Bizans yapısı değil. Daha erken dönemlere ait bir yapı. Bu yapılara ait çalışmaları gelecek yıl da devam edeceğiz. Bölümlerini açtıkça bu yapının fonksiyonu ve işlevi hakkında daha net bilgilere uluşacağımızı düşünüyorum” dedi.
“Kaya mezarı çok önemli kalıntıları ortaya çıkardı”
Negrepol alanında yapılan mezar kazılarında ortaya çıkan bir mezarın ise alanın bin 800 yıl öncesine kadar uzandığını gösteren çok önemli buluntular verdiğini de ifade eden Çelilbaş, “Negrepol’de bu zamana kadar 33 adet mezar ortaya çıkardık. Bu 33 adet mezar içerisinde çeşitli mezar tipleri var. Kaya mezarları, kamasolyon dediğimiz mezar tipleri var. Basit kaya mezarları var. Özellikle basit kaya mezarları Hristiyanlık dönemine ait. Doğu-Batı yönünde uzanan çok basit oyulmuş mezarlar. Biz buranın Negrepol geç dönem mezarları olduğunu tahmin ediyorduk. Fakat bu yıl kaya mezarı bize çok önemli buluntular verdi. Mezar içerisinde 3 adet antik dönem sikke ile le birlikte, birer adet kemik toka, Unguentarium dediğimiz bir kap bulduk. Bu sikkelerle ortaya çıkan buluntular mezarın M.S. 2.yüzyıla ait olduğunu gösterdi. Yani bizim tahmin ettiğimiz Negrepol’ün M.S. 4. ve 5. Yüzyıllarda olduğunu düşünüyorduk. Fakat bu buluntular Negrepol’ün yaklaşık 300 yıl daha öncesinden kullanıldığını net bir şekilde ispatlamış oldu. Bu bizim için çok önemli arkeolojik bir veri. Bölge tarihi açısından, paflagonya ve özellikle Batı Karadeniz Bölgesinde arkeoloji açısından tarihi somut verilerle henüz çok bilinmeyen bir durumda. Burada yaptığımız çalışmalarla aslında bölgenin hem tarihini hem de arkeolojik verilerini ortaya çıkararak güzel bir bilgi birikimi sağlıyoruz. Karanlık olan bu dönemleri aydınlatmaya çalışıyoruz. Bu yıl ortaya çıkan mezar bizim için çok önemli. Şunu net bir şekilde söyleyebilirim. Bilimsel kazılar 2003 yılında başladı. 2003 yılından 2010 yılına kadar başka ekipler çalıştı. 2010 yılında beni yetiştiren hocam Prof.Dr. Vedat Keleş başkanlığında kazılar yeniden devam etti. 2016 yılından itibaren de benim sorumluluğumda kazılar devam ediyor. Bu süreçte ortaya çıkan eserlerden en önemlisini bu yıl ortaya çıkardık. Burada bir mezarın içerisinde Roma sikkelerinin ortaya çıkması Hadrianapolis’in önemli bir Roma kenti olduğunu net bir şekilde sunmuş oldu” diye konuştu.